Tarihi:
Belgelere dayanan bilgilere göre Kastamonu’ya Kütahya ve Denizli ile birlikte Malazgirt Savaşından sonra çeşitli Türk boyları iskân etmiştir. Kastamonu’ya akın akın gelen boylar, en elverişli ve kestirme vadiler yoluyla Karadeniz’e kadar inmişlerdir. Kastamonu’yu sahile bağlayan en kestirme yol; daha sonraki yıllarda uzunca yıllar ticaret ve kervan yolu olarak kullanılan, Devrekâni-Şenlikpazarı- Şeyhoğlu-Bayramgazi üzerinden Karadeniz’e uzanmaktadır. Bu yol; Devrekâni topraklarından doğan ve Bozkurt topraklarından geçerek Abana’nın Harmoson mevkiinde denize dökülen, Ezine Çayı vadisini izlemekte, kış aylarında kar tutmadığı için ulaşım imkânı vermektedir.
Bölgeye ilk yerleşenler, bu vadi boyunca sahile doğru ilerlerken uygun buldukları yerlere yerleşerek köyler kurmuşlardır. Şenlikpazarı, Elmalı Tekke, Şeyhoğlu, Kızılcaelma, Sakızcılar, Kestanesökü, İbrahim, Bayramgazi, Keşlik, Dursun, Işığan, Ulu, Kirazsökü gibi (köy isimlerinin Türkçeleştirilmesinden önce de Türkçe adlar taşıyan) köylerimizin çevresindeki Rumca adlar taşıyan ( Izmana, Aya, Zırma, Gerdiç, Narba, Hene, Mimir, Kilmes gibi ) yerleşim merkezleri ile karşılaşıldığından, başından beri Türkler tarafından iskân edildiği fikrini doğrulamaktadır.
Nitekim bir rivayete göre, Türk boyları sahile inmeden önce ilk ciddi direnişle Bayramgazi Köyünde karşılaşmış, burada yapılan savaşta, boy ileri gelenlerinden Bayram Gazi ve Aynar Gazi şehit düşmüş, şehit düştükleri yerlere (Ezine çayının iki kıyısına karşı karşıya) gömülmüşlerdir.
Bayramgazi durağından sonra zamanla sahile doğru ilerleyen atalarımız, bugünkü Bozkurt’un Merkez ve Bahçe mahalleleri denilen kısımlarına yerleşmiş, batı yakasında ise bu günkü Yılmaz mahallesinde (o zamanki adı ile Kilmes ya da Kilpas) Rumlar bir süre daha yaşamışlardır. Bir grup da bugün Abana sınırları içinde olan Harmoson mevkiine kadar uzanmıştır.
Kastamonu M.S. 922 tarihinden itibaren Bizans İmparatorluğunun bir eyaleti olmuştur. Bozkurt, uzun süre Bizanslılar ve Rumların idaresinde yaşamıştır. 1204-1212 tarihleri arasında Trabzon Rum İmparatorluğu'nun kurucu sülalesi Kommennos’ların hâkimiyeti altında kalmıştır. Bu gün bile ilçedeki bir kısım köy isimlerinin Rumca olarak söylenmesi bu hakikati gözler önüne sermektedir.
İlçe merkezi içindeki çarşının büyük bir kısmının, eskiden Rum mezarlığı olduğu söylenmektedir. Ezine çayının taşması ve Bahçe deresinden gelen sellerle bu mezarların üzeri 4-5 metre kalınlığında mil tabakası ile örtülmüştür. Yeni yapılan binaların temellerinde bu mezar kalıntıları bazen çıkmaktadır.
Söylentilere göre, ilçede senede bir, bir ay süreli panayır kurulur, bu panayıra çevre yerlerden Konya ve hatta Mısır’dan bile tüccarlar gelirmiş. Mısırlı bir tüccar olan pamukçu Mustafa Efendi, Mısırlı bir hayırsever kadının hayratı olarak bu günkü Merkez Camii'nin bulunduğu yere ilk camii yaptırmıştır. Bu camiin şartlar gereği ve emsalleri gibi ahşap olarak inşa edildiği, bir yangın sonucu yerine merkez camiin altında mihrap, ayakkabılıklar, son cemaat yeri ve küçük mihraplarıyla işlemeleri duran 465 yıllık olduğu tahmin edilen kalıntıları mevcut başka bir cami yapılmıştır. Bu camii 1908 yılında, Bahçe deresinin taşkınları sonucu alçakta kalan cami duvarları yükseltilerek ve büyültülerek yapılmıştır.
1936 yılında çarşının genişletilmesi için bu camii çevresindeki mezarlıkların nakli sırasında, tepesi sarık biçiminde bir mezar taşı bulunmuş, sarık kısmının içinin oyuk olduğu, taşın üzerine geçirildiği fark edilerek, sarık şeklindeki kısım ayrıldığında içinden bir miktar pamuk çıktığı ve taşın üzerinde de Mustafa Efendi ibaresinin görülmesi (pamuğun işareti olarak konulduğu düşünülerek) Pamukçu Efendi efsanesinin gerçek olduğu kanaatini yaygınlaştırmıştır.
1460 yılında Fatih Sultan Mehmet Kastamonu’da Candaroğulları hâkimiyetine son vermiş ve Kastamonu vilayetini Osmanlı Devletine bağlı bir Sancak yapmıştır. Bozkurt, bu tarihte küçük bir köy görünümündedir.
1924 yılında ilk belediye teşkilatı kurularak 1932 yılında, nüfusu iki binden az olan yerlerde belediye teşkilatlarının kaldırılması kararına kadar Pazaryeri Belediyesi olarak kalmıştır. İlk belediye başkanı İkinci Abdülhamit Han’ın hocalarından Veliyuddin Efendi’nin oğlu Hoca Mustafa Göksel’dir.
1936-1937 yıllarında yöremizde ilçe kurulması düşünüldüğünün öğrenilmesi üzerine, yakın köylerimizin (Kilmes, Sınarcık, Killi ve Köse) birleşerek nüfus miktarının çoğaltılması teşebbüsünün sonuçlanamamasından, dolayı çarşı ve yerleşim yeri olarak Pazaryeri’nden daha küçük olan Abana, 1945 yılında ilçe olmuştur. 1950 yılı sonunda ilçe merkezinin Pazaryeri’ne nakli teşebbüsleri hızlandırılmış ve 1952 yılında “Pazaryeri Belediyesi" adı ile yeniden belediye teşkilatı kurulmuştur. 1953 yılı sonlarında ise ilçe merkezi Abana’dan alınarak Pazaryeri’ne nakledilmiştir. Pazaryeri’ni ilçe yapan yasada, ilçenin adının Bozkurt olması kararlaştırılmıştır. 07.07.1967 tarihinde bucak haline getirilen ilçemiz, 25.12.1968 yılında 32 köyü ile Bozkurt, 12 köyü ile de Abana ilçeleri kurularak yöresel çekişmelere son verilmesi amaçlanmış ve büyük ölçüde de başarılı olunmuştur.
Coğrafi Yapısı:
İlişi Çayı Küre ilçesinden doğar, ilçemiz topraklarını geçerek İlişi (Yakaören) köyünden denize dökülür. Uzunluğu yaklaşık 40 km’dir.
Ezine ve İlişi çayları düzensiz aktıklarından büyük yağmurlarda sel taşkınlıklarına sebebiyet vermektedir. Taşkınların önlenebilmesi için, Ezine çayının iki yakasına duvar çekilerek kontrol altına alınmıştır.
Karadeniz’den yükselen dağlar, denize paralel olarak uzanır. Geniş bir topluluk olarak kıyıdan itibaren yükselen bir karakter gösterir. Bu yükseltiler İsfendiyar dağlarının devamı sayılır. Başlıcaları: Yaralıgöz Dağı (2018 metre), Göynük Dağı (1770 metre)’dir. İlçenin bilinen başlıca tepeleri ise Belen, Hene, Yılmaz, Karabalçık ve Irmalı’dır. Tepelerin yüksekliği 1300 metreye kadar çıkmaktadır.
İklim ve Bitki Örtüsü:
Bölgede hâkim olan iklim, denizin de etkisiyle ılımandır. Kışlar az soğuk, yazlar ise yumuşaktır. Narenciye yetişebilecek bir iklime sahiptir. Sahilde az sayıda da olsa zeytin ve mandalina ağaçları bulunmakta ve meyve alınabilmektedir.
İlçe genelde dağlık bir yapıya sahiptir. Ovaya rastlanmaz. Dağlar ormanlarla kaplıdır. Kıyı kesimlerindeki yükseltilerde fındık, iç kısımlarda kestane, meşe, kayın, köknar ve çam ağaçları ile kaplıdır.
Kültür ve Turizm Değerleri:
Turizm ilçe ekonomisi için önemli bir gelir kaynağı değildir. Büyük şehirlere ve turizm merkezlerine uzak oluşu, ulaşım güçlükleri gibi nedenlerle bu konudaki potansiyel değerlendirilememektedir. İlçede gerek doğa turizmi, gerekse deniz turizmi için gerekli potansiyel mevcuttur. Yayla ve piknik alanlarının sayısı bir hayli fazladır. İlçede Yakaören (İlişi) köyümüz deniz turizmi açısından oldukça önemlidir. Beldeğirmen köyümüz de deniz turizmi için öneme sahiptir. Her iki köyümüzde de konaklama tesisleri mevcuttur. Beldeğirmen Köyü'nde bulunan asırlık çınar ağacı ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.